Bana göre en güzel soru "ırmak olmak mı göl olmak mı ?" sorusuydu.
"Bütün mesele ırmak olup koşmalı mı; yoksa göl olup dinlenmeli miyim sorusunda düğümleniyor."
Ona göre Allah yolundaki yolculuk sakinlik, dinginlik yani dinlenip göl olmaktı. Akarsu olmak hayatına olduğu gibi devam etmekti. Kendisinin kaldığı bu ikileme okuyucu da sürükledi. Allah yolundaki yolculukta bu sorunun cevabı her şeyi açıklar nitelikteydi. Tasavvufun ne olduğu idrak etmenin en güzel yollarındandı.
"Ruhumda huzur vardı.
Irmağırnın göle durduğunu düşünüyordum ama sanki denize
ulaşmıştım. Dervişliğin, göl olmaktan öte hallerini
öğreniyordum. Deniz halini, umman halini, derya halini,
atlas halini... Denize kavuşmakta hem büyük bir teselli,
hem büyük bir bahtiyarlık olmalıydı."
MADDE Mİ MANA MI ?
Yunus'un madde ve mana arasında sürekli bir düşünmüş ve bir cevap aramıştır. Cevabı ise dergahtan ayrılıp insanlara yardım ettiği onlara onlara şifa verdiği zaman bulmuştur.
"Allah insanı yedi kahpta
ve yedi tavır üzerine yaratmıştı. Kapımıza gelen hastaları
kendi tavırları içinde değerlendirince, dertlere çare bulmak
kolaylaşıyor, şifa ellerimden hemencecik akıyordu.
Bu yedi tavır, sanki balçıktan ruha doğru yükselen kişilik
katmanları gibiydi. Önce kahbı oluşturan tabiat vardı.
Tabiat toprak demekti ve maddeyi temsil ediyordu. Bu
maddeyi içten dışa nefis, kalp, ruh, sır, hafa ve nihayet
ahfa adlarıyla mana halkaları kuşatıyordu. Toprak olan
beden nefis ile yoğruluyor, bedenin iyilikleri kalp sayesinde
nefse karşı koyuyor, ruh kalbin açtığı yolda yükseliyor,
bu yükseliş bedendeki her türlü sırrın -buna hastalıklar
da dahil- kapısını aralıyor, hatada sırrın sırrına
erişiliyar ve nihayet ahfa ile sır çözülüyordu"
Sitare ise "Denge madde lehine bozulunca insanın nefsi, mana
lehine bozulunca da ruhu öne çıkıyor, biri diğerini bastırıyor
Can Yunus!" demişti.
Madde ile mana konusunda kitabın yazarı İskender Pala'nın yorumu ise videoda yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder